F. Levent Şensever
Savaşlar çoğu kez neden olduğu doğrudan insan kayıplarından çok daha fazlasına dolaylı yollardan yol açıyor. Amerikan Brown Üniversitesi’nin araştırmacılarının bu hafta başında yayımladığı bir rapora göre, 2001 yılının eylül ayında ABD topraklarında gerçekleştirilen terör saldırısının ardından günümüze kadar gerçekleştirilen savaşlar, dolaylı olarak en az 4,5 milyon insanın ölümüne yol açtı. Yapılan araştırma, söz konusu savaşların ölümlere yol açan dört temel sonucunun altını çiziyor:
- Ekonomik çöküş, yaşam alanlarının tahribatı ve gıda güvenliğini sağlayan koşulların yok olması,
- Kamu hizmetleri ve sağlık hizmetlerinin altyapısının tahribatı,
- Çevresel kirlilikler,
- Savaşların sonucu yaşanan travma ve şiddet olayları.
Savaşların yol açtığı tahribatlar çoğu kez çevrenin kirlenmesi, ekosistemin uzun yıllar boyunca olumsuz etkilenmesi, türlerin ve biyoçeşitliliğin ciddi kayıplar vermesi, yaşam alanlarının yok edilmesi, ekonomi, temel kamusal hizmetler ve altyapının çökmesine yol açıyor.
Öte yandan raporu hazırlayan araştırmacılar, doğal felaketler, iklim değişikliği ve zora dayalı yerinden edilmelerin, savaşlar sonucu ortaya çıkan tahribatları daha da derinleştirdiğinin altını çiziyor.
Savaşlar en çok çocukları vuruyor
Bir yandan da savaşların yol açtığı bu sonuçlar kitlesel yoksullaşmayı tetiklerken, temel gıdalar, içilebilir su kaynakları, sağlık hizmetleri, ilaçlar ve benzeri diğer temel ihtiyaçlara erişim sorunlarına neden oluyor. Bu sorunlar karşısında özellikle beş yaş altı çocuklar çok daha fazla kırılgan oluyor. Savaşların yürütüldüğü bölgelerdeki küçük yaştaki çocukların yaşadığı yüksek oranda yetersiz beslenmeden kaynaklı sorunlar bu acı gerçeği yansıtıyor. Raporu hazırlayan araştırmacıların hesaplamalarına göre Afganistan, Irak, Suriye, Yemen ve Somali’de 7,6 milyondan fazla çocuk akut yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.
Savaşlar sırasında gerçekleşen çatışmalarda her ne kadar erkeklerin ölüm oranları daha fazla olsa da kadınlar ve çocukların savaşların yol açtığı sonuçlar neticesinde ölme olasılığı çok daha yüksek. Bir yandan da kırsal kesimde yaşayan nüfus, savaşlar sonucu başta sağlık hizmetleri olmak üzere, kamu hizmetlerinin aksaması ve engellenmesinden kaynaklı sorunlar karşısında çok daha kırılgan oluyor.
Bütün bu sorunların yanı sıra, savaş olsa da olmasa da sosyal ve ekonomik eşitsizlikler, adaletsizlikler, toplumsal cinsiyet, etnik ve ırkçı ayrımcılığın mağduru olan yoksul kesimlerden insanların ölüm riskleri çok daha yüksek. Özellikle kadınlar, toplumsal cinsiyet temelli şiddete savaş dönemlerinde çok daha fazla maruz kalıyor.
Ne yazık ki ana akım medya, savaşı kimin kazanacağı ve kimin daha güçlü silahlara sahip olduğu gibi konulara odaklanırken, bu acı gerçeklere gözü kapalı.