Menü Kapat

Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin mücadelesi ve kazanımları

Minneapolis'te George Floyd'un öldürüldüğü yerin yakınında bulunan Cup Foods'un önünde anısına bırakılan çiçekler.

F. Levent Şensever

 

ABD’de 2020 yılı polis şiddetinin doruğa çıktığı yıl oldu. Özellikle polisler tarafından siyahlara karşı uygulanan ırkçı şiddet, 25 Mayıs’ta siyah bir sivil olan George Floyd’un direniş göstermemesine, defalarca “nefes alamıyorum” diyerek uyarmasına karşın yere yatırılarak, polislerden birinin dizini boynuna dakikalarca bastırarak ölümüne yol açmasıyla doruğa ulaştı. Bu olayın ardından tüm Amerika’da ırkçılık karşıtı kitlesel eylemler yeniden başladı. Siyahların Hayatı Değerlidir (BLM) hareketinin başını çektiği bu eylemler, milyonlarca ırkçılık karşıtının günlerce süren protestolarına ve yer yer çatışmalara yol açtı.

ABD tarihinin en büyük eylemliliklerini örgütleyen BLM hareketinin başını çektiği bu kitlesel protestolar, bir yandan da siyahlar ve yerli halkların köleleştirilmesi ve topraklarının sömürgeleştirilmesini yansıtan ırkçı mirasa karşı somut mücadelelere dönüştü.

Yaz aylarında eylemler devam ederken, binlerce yıldır kıta topraklarında yaşamakta olan yerlilere rağmen, “Amerika kıtasının kâşifi” olduğu iddia edilen Kristof Kolomb’un çeşitli eyaletlerdeki 33 heykeli kamusal alanlardan kaldırıldı. BLM hareketinin Kolomb’u hedef almasının başlıca nedeni, Amerika kıtasının yerlilerine karşı soykırım gerçekleştirdiği iddialarından kaynaklanıyor. 2019 yılında Quaternary Science Review dergisi tarafından yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, 1492 ile 1600 yılları arasında Amerika kıtasında 55 milyon yerli, Avrupalı işgalciler tarafından öldürüldü.

The Other Slavery: The Uncovered Story of Indian Enslavement in America adlı kitabın yazarı, Andrés Reséndez’e göre ise 1492 yılından 19’uncu yüzyıla kadar 2,5 ile 5 milyon arası yerli işgalciler tarafından köleleştirildi.[1]

Amerika kıtasındaki bu ırkçı ve köleci mirası sahiplenen ve 154 yıl önce kanlı bir iç savaş sonunda yenilgiye uğratılan, köleciliği savunan “plantasyon” sahiplerinin önderliğini yaptığı zamanın güney eyaletlerinden oluşan Konfederasyon’un önde gelen üyeleri ve liderlerinin heykelleri ve o döneme ait bayrak gibi semboller, günümüzde hâlâ ABD’nin kamusal alanlarında sergileniyor; bu ırkçı ve köleci liderlerin adları askeri garnizonlar gibi kamusal yerlere veriliyor. Bu anıtlar, bayraklar ve verilen isimlerin çoğu eski Konfederasyon üyesi eyaletlerde yasalarla korunuyor.

Southern Poverty Law merkezinin Ağustos 2020’de yayınladığı bir rapora göre, ABD’de halen 725’i anıt olmak üzere, kamusal alanda yer alan Konfederasyonla ilgili toplam 1800 sembol var.[2]

 

BLM hareketinin köleci mirasa karşı mücadelesi

BLM hareketinin önemli kazanımları arasında yer alan bir kazanım da bu eski Konfederasyon üyesi eyaletlerde halen izleri kalmış olan köleci ve ırkçı mirasın kamuoyunda yaygın tartışılmasının önünü açmak oldu. Bunun sonucu, söz konusu eyaletlerden beşi, kölecilik dönemini ve siyahlara yönelik sistematik baskıları anımsatan ve kamusal alanlarda yer alan bu semboller, kullanılan kelimeler ve terimleri temizleme kararı aldı.

Rhode Island Üniversitesi’nde siyaset bilimi dersi veren Skip Mark, bu gelişmelerde Minnesota eyaletinde polisin George Floyd’u öldürmesinin ardından başlayan ve hızla yayılan protesto gösterilerinin etkisi olduğuna inanıyor. Mark, bu gösterilerin birçok yönden ülke çapında ırkçılık tartışmalarını tetiklediğini ve bunun birçok kişinin eskisine göre ırkçılık sorununun çözümüne yönelik somut adımların atılmasını desteklemesine yol açtığını belirtiyor.

Alabama eyaleti seçmenleri birkaç yıl önce, eyalet anayasasında yer alan ırkçı ve ayrımcı uygulamaların olduğu 1960’lar öncesi dönemden kalan bu maddelerin kaldırılmasına karşı çıkmıştı. 3 Kasım 2020 seçimlerinde ise seçmenler bu kez söz konusu maddelerin kaldırılması yönünde oy kullandı. Rhode Island da eyaletin resmi adında yer alan, eskiden siyah kölelerin çalıştırıldığı “plantasyon” terimini kaldırdı.

Bunun yanı sıra, Utah ve Nebraska da eyalet anayasalarında yer alan, hükümlülere yönelik ırkçı ceza uygulamalarına ilişkin hükümleri kaldırmaya karar verdi. Mississippi eyaleti ise eyalet bayrağında Konfederasyon’un bayrağından esinlenen X-şeklindeki tasarımı kaldırma kararı aldı.[3]

BLM hareketinin başarısı bununla da sınırlı kalmadı. BLM aktivistleri, geleneksel olarak beyaz seçmenlere göre çok daha az katılım sağlayan siyah seçmenleri, Trump ve Cumhuriyetçilere karşı seçmen kütüklerine yazılmaya ve oy vermeye teşvik etti. Biden’ın kazanmasında, BLM hareketinin bu girişimleri sayesinde geçmiş yıllara göre çok daha fazla siyah seçmenin oy vermiş olması önemli rol oynadı.

Nitekim, BLM hareketinin liderlerinden Patrisse Cullors, seçimi kazanmaları kesinleştiğinde Biden’a ve Başkan Yardımcısı Harris’e bir mektup yazarak, seçim başarılarını kutlayıp, “[ikilinin] yönetiminden beklentilerini görüşmek ve siyahlar için verilecek taahhütleri tartışmak üzere” görüşme talebinde bulundu. Cullors mektubunda ayrıca şu görüşünü paylaştı:

Siyahların desteği olmadan çok farklı bir seçim sonucu ile karşı karşıya kalacaktık. Kısacası, bu seçimi siyahlar kazandı… Tüm ülkede siyahların önderlik ettiği örgütlerin yanı sıra, Siyah Yaşamlar Değerlidir hareketi de seçimlere önemli yatırım yaptı… Oylarımız için taleplerimiz var. Bize ses verilmesini, gündemimizin öncelikli konular arasında olmasını istiyoruz.[4]

BLM hareketiyle ilgili çıkarılacak pek çok ders var. Öncelikle taban örgütlenmesinin en etkili örneklerinden birini oluşturan bu hareketin tabanında yer alan aktivistler ve emekçiler arasındaki dayanışmadan ve birleşik mücadelesinden önemli dersler çıkarılmalı. Öte yandan, hareketin mücadelesinde ırkçılık karşıtı mücadelelerle işyerlerindeki sömürü, köleci ve ırkçı mirasa karşı mücadele ile günümüz egemen kurumsallaşmış ırkçı kültürüne karşı çıkış arasında kurduğu ilişkiler, göz atmamız gereken zengin dersleri içeriyor. Kurumsal ırkçılığın başlıca temsilcileri Trump ve Cumhuriyetçilere karşı seçimlere katılımı artırmak üzere siyahlar arasında yürüttüğü başarılı aktivist çalışmalar ve bunun sonucu seçim sonuçlarını önemli ölçüde etkilemiş olması gibi elde ettiği somut kazanımlar, gelecekte yürüteceğimiz mücadeleler açısından diğer ders çıkarılacak önemli deneyimler.

 

BLM hareketinin kazanımları

Aslında BLM hareketinin geçmişi oldukça yeni. 26 Şubat 2012’de ABD’nin Florida eyaletindeki Sanford kentinde 17 yaşındaki siyah bir genç olan Trayvon Martin, babasının da yaşadığı mahallenin gönüllü güvenlik gözetim ekibinin üyesi olan George Zimmerman tarafından ateşli bir silahla öldürüldü. Katil Zimmerman hakkında dava açılması, Martin’in ailesi, avukatları ve aktivistlerin yoğun çabaları sonucu ancak 6 hafta sonra gerçekleşti. Dava bir yıl sonra sonuçlandı ve katil beraat ettirildi. Dava süresince uzun süredir görülmemiş geniş bir kamuoyu ilgisi oluştu. İrili ufaklı çok sayıda siyah örgütün çabası sonucu, Amerikan kamuoyu Martin’in katledilmesi özelinde ırkçılığı yaygın bir şekilde tartışır hale geldi.

Martin’in katledilmesinden önce de birçok masum siyah polis tarafından öldürüldü. Ancak döneme ilişkin bir dizi konjonktürel gelişme ve mücadeleyle birlikte Martin’in katledilişi, BLM hareketinin mücadele sahnesine güçlü bir şekilde ortaya çıkması ve görünür olmasını tetikleyen tarihsel bir olay oldu. Martin’in öldürülmesiyle ilgili bu trajik süreç, BLM hareketinin kuruluşu olarak kabul ediliyor.

Elbette özellikle kamuoyunun geniş kesimlerinin gözleri önünde gerçekleşen bu tür tekil ırkçı olaylar, ırkçılık karşıtı mücadelenin güçlenmesi ve görünür kılınmasına katkıda bulunuyor, ancak siyahların kurumsallaşmış ırkçılığa maruz kalması ve buna karşı verdikleri mücadele ne yukarıda bahsi geçen örnekte olduğu gibi tekil olaylara verilen tepkilerin toplamından ibaret, ne de ırkçılığa karşı mücadelenin güçlenmesi ve kitleselleşmesini tetikleyen olaylar bağlamında gerçekleşen tekil eylemlerle sınırlı.

Nitekim BLM hareketinin liderleri de bu önemli noktanın bilincinde. Siyah Yaşamlar Önemlidir Küresel Network Vakfı’nın (BLMGNF) eş kurucusu ve müdürü Patrisse Cullors, 2020 yılına ilişkin Siyah Yaşamlar Önemlidir Etki Raporu’nun ön sözünde şunları belirtiyor:

“Çok şey yaptık. Hareketin sözleri artık birçok kişinin ağzından duyulsa da hala iktidarın salonlarında mevcut değiliz.

Seçilmiş birçok yetkili, “Siyahların Yaşamları Önemlidir” ifadesinden dehşet duymaya devam ediyor ve siyahların yaşamını ve siyahların mutluluğunu sürdürülür kılmak için gerekenleri yapmaya karşı çıkıyor. Artık bu an gelene kadar beklemeyeceğiz. O anı biz kendimiz yaratacağız. Yaratıyoruz da. Bu anlamda siyaset alanına, Siyah Yaşamlar Önemlidir Politik Eylem Komitesi’nin[5] oluşturulmasıyla ilk adımı atmış durumdayız.”[6]

2020 yılı siyahların yüzyıllardır süren adalet arayışında en büyük kitlesel eylemlerin gerçekleştiği yıl oldu.[7] 2020 yılında bir yandan ABD tarihinin en ırkçı başkanlarından birisi olan Trump yenilgiye uğratılırken, öte yandan siyahların ırkçılıkla mücadelesi doruğa çıktı. 2020 Siyah Yaşamlar Önemlidir Etki Raporu’nda,[8] mücadelenin boyutunu gözler önüne seren ilginç veriler paylaşılıyor:

  • Siyah Yaşamlar Önemlidir hareketinin web sitesini [blacklivesmatter.com] ziyaret eden, başta İngiltere, Kanada, Avustralya, Almanya, Hindistan, Fransa, Hollanda, Brezilya ve İsveç gibi ülkelerden olmak üzere küresel ziyaretçi sayısı, yüzde 3370 artış ile milyonları buldu ve web sitesinin toplam ziyaretçilerinin yüzde 25’ine ulaştı,
  • Web sitesini ziyaret edenlerin sayısı 2020 yılının ikinci yarısında 24 milyonu aştı,
  • Hareketin e-posta listesine kayıtlı aktivistlerin sayısı 2020’nin başında yaklaşık 43 bin iken, aynı yılın sonunda yaklaşık 2 milyon oldu,
  • Aktivistlerin düzenlediği eylem ve etkinliklerin sayısı 1,2 milyonu aştı,
  • 2020 yılı içinde 90 milyon dolar yardım toplandı, bunun 21,7 milyonu toplam 33 örgüte destek olarak dağıtıldı,
  • Seçimlerin çekişmeli geçtiği eyaletlerde 6 bin BLM gönüllüsü 10 binden fazla vardiyalı etkinlikte görev aldı,
  • BLM hareketinin aktivistlerinin çalışmaları sonucunda, doğrudan sandıklarda oy veren 60 yaş üstü siyah seçmenlerin sayısı bir önceki seçimlere göre yüzde 112 oranında arttı,
  • Gerçekleştirilen kampanyalar sonucu, Michigan eyaletindeki üç kasabada yetkililer, ırkçılığı ‘kamusal sağlık krizi’ olarak tanımladı,
  • Hareketin baskısı sonucu bir dizi kentte güvenlik güçlerinin bütçelerinden kesilen toplam 170 milyon dolarlık kaynak toplum sağlığı alanına aktarıldı.

ABD’de kurumsal ırkçılık devam ediyor

Köleciliğin resmen 18 Aralık 1865 yılında kalkmış olmasına rağmen, ABD’nin federal bir ulus devlet olarak kuruluşunun temellerini oluşturan kurumsal ırkçılık varlığını günümüze kadar sürdürdü.

1960’lı yılların sonuna kadar süren dönemde ırkçı ayrımcı uygulamalar, Afrikalı Amerikalıların nerede yürüyebileceği, konuşabileceği, içebileceği, dinlenebileceği veya yiyebileceği gibi doğal insani edimlerini bile yasal olarak düzenleyen, bu edimleri nerede ve nasıl yerine getirebileceğine dair yasal düzenlemeler yapan, işaretler ve tabelalar kullanan insanlık dışı pratikleri içeriyordu. Irkçı ayrımcılık sosyal yaşam, eğitim, kültür ve spor gibi yaşamın her alanında yaygın olan, apartheid rejimi ile kast sisteminin bileşiminden oluşan uygulamalar toplamıydı.

Irkçı ayrımcılığın güncel biçimi, kökleri kölecilik dönemine kadar uzanan, diğer etnik grupların karşısında “beyazların üstünlüğünü” savunan ideoloji üzerine yükseliyor.

Dolayısıyla BLM hareketinin günümüzdeki mücadelesi ve kazanımlarını tüm boyutlarıyla kavrayabilmek için bu arka planla birlikte değerlendirmek önemli.

Hareketin gücü sokaktaki eylemlerinden kaynaklanıyor olmakla birlikte, mücadeleler sonucu elde ettiği kamuoyu desteği sayesinde çok daha büyük kitleleri harekete geçirebilme ve bu kitlelerin algılarını pozitif anlamda değiştirme yeteneği elde etmiş olmasının önemini de vurgulamak gerekiyor. Cumhuriyetçiler ve aşırı sağ kanadın yoğun aleyhte propaganda ve kampanyasına rağmen bu başarıyı elde etmesi oldukça değerli.

2021 yılının başındaki gelişmeler ise bir anlamda yıllardır yürütülen adalet ve eşitlik arayışının kısmen meyvelerini toplama dönemine işaret ediyor diyebiliriz.

Elbette 2021 yılı siyahların adalet arayışı bakımından güllük gülistanlık bir yıl değil; ırkçı saldırılar, mülteci ve göçmen sorunları, şiddet ve ayrımcılık artan bir şekilde sürüyor. Bununla birlikte, Trump’ın dört yıllık iktidarı döneminde ciddi şekilde gerileyen hakların önemli bir kısmı şimdiden geri kazanıldı.

Trump döneminde doruk yapmış olan nefret vakaları ve polis şiddeti, seçim dönemi boyunca artarak sürdü ve 2020 yılı içinde 1.100’den fazla insan polis tarafından öldürdü. Bu veri, yıl içinde her gün ortalama 3 kişinin öldürülmüş olduğunu gösteriyor. Polisin herhangi bir Amerikan vatandaşını öldürmediği toplam gün sayısı ise sadece 18. Nüfusun sadece yüzde 13’ünü oluşturmasına rağmen öldürülenlerin yüzde 28’ini siyahlar oluşturuyor. Öldürülen Latin Amerikalıların oranı ise yüzde 20’den fazla.

Polisler tarafından öldürülen siyahların sayısı, beyazlara göre 3 kattan fazla ve silahsız olmalarına rağmen öldürülen siyahların sayısı, beyazlara göre 1,3 kat daha fazla. Vahim olan bir başka veri de kayda geçen 1.128 vakadan sadece 16’sı, yani vakaların sadece yüzde 1,41’i polislere karşı dava açılmasıyla sonuçlandı. Mahkumiyetle sonuçlanan davaların sayısı bundan da az.[9]

Bu yıl da gerek polis şiddeti vakaları gerekse ırkçı saldırılar artarak sürüyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, ABD, ‘ırksal eşitlik’ bakımından dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında yer alıyor.[10]

Yakın zamanda yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, Asya kökenli Amerikalıların yüzde 80’ine saygı gösterilmediği ve diğer Amerikan vatandaşlarının ayrımcılığına uğradığını ortaya koydu. Siyah Amerikan vatandaşlarının yüzde 90’ı ve Latin Amerikalıların yüzde 73’ü de ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Öte yandan, kendilerini ‘Cumhuriyetçi’ olarak tanımlayan yüzde 55’lik bir kesim, Asya kökenli Amerikalılara “adil bir şekilde davranıldığını” düşünürken, araştırmaya katılan Demokratlara yakın kesimin yüzde 77’si ise Asya kökenli Amerikalıların ayrımcılığa uğradığını düşünüyor.[11]

19 Mart 2020 ile 28 Şubat 2021 tarihleri arasını kapsayan bir başka araştırma ise bu tarihler arasında Asya kökenli Amerikalılara yönelik toplam 3.795 nefret vakasının gerçekleştiğini tespit etmiş. Bu vakaların yüzde 68’i sözlü taciz ve yüzde 11’i fiziki saldırı olarak gerçekleşti.[12]

Aynı araştırmanın sonuçları, 2020 yılı içinde 16 büyük ABD kentinde gerçekleşen toplam nefret suçları yüzde 7 oranında azalırken, aynı dönemde Asya kökenli Amerikalılara yönelik nefret suçlarında yüzde 149’luk bir artış olduğunu gösteriyor.[13]

Bu vahim tablo karşısında siyahların adalet arayışı için mücadeleleri daha da anlam kazanıyor.

 

Hareketin radikal talepleri

2020 yılı içindeki eylemler, sadece ‘protesto’ ile sınırlı kalmadı; eylemciler protestonun yanı sıra bir dizi radikal talebi de dile getirmeye başladı. Bunlardan en çok dikkati çeken ve tartışmalara yol açanı, polislere aktarılan finansal kaynakların kesilmesi talebi oldu.

Eylemler sırasında ülkenin çok sayıda köleci dönemin liderinin heykeli parçalandı ve yıkıldı. ABD’deki bu hak arayışına yönelik kitlesel eylemler, okyanusun diğer yakasında da yansımasını buldu ve Londra’da yüz binlere ulaşan, tüm dünyada milyonları bulan dayanışma eylemleri gerçekleşti. Eylemlerin yol açtığı bu atmosfer, Amerikalı sivil haklar aktivisti Al Sharpton’un Floyd’un cenazesinde yaptığı konuşmasında, ‘sömürgeci eğitimin’ kaldırılmasını talep etmiş olması gibi radikal taleplerin yeniden dile getirilmesinin de önünü açtı.

BLM hareketinin önemli başarılarından biri de ülkedeki kurumsallaşmış ırkçılığın mağdurlarıyla ekonomik ve sosyal krizlerin mağdurlarını ortak bir mücadele zemininde birleştirebiliyor olması.

Pandeminin yol açtığı işsizlik ve yoksulluk, özellikle siyahlar ve etnik azınlıklar arasında orantısız şekilde ekonomik ve sosyal sorunlar yarattı. Bu ortak sorunlar, etnik kimlikler temelinde bölünmüş olan birçok mağdur açısından kendileriyle benzer mağduriyetler yaşayan diğer gruplarla ortak yanlarını görmeleri ve bir araya geldikleri birleşik bir mücadele zemininin oluşmasının önünü açtı.

BLM hareketinin ve bu hareketle dayanışma içindeki diğer eylemlilikler, buharlaşıp kaybolacak sıradan protestolar değil. Bu mücadelenin pratikleri, egemen sınıfın böl ve yönet politikalarına karşı siyahlar, Asyalı Amerikalılar, diğer etnik azınlıklar ve işçi sınıfından oluşan geniş kesimlerin ortak mücadelesi için bir platform oluşturuyor. BLM hareketinin talepleri ve geleceğin şekillenmesine ilişkin kazanımlarının boyutları, bu platformun gücü ve kapsayıcılığı oranında olacak.

BLM’nin mücadele içinde harekete geçirdiği çok sayıda genç aktivistin ufku parlamenter sistemin sınırlarının çok ötesine taşıyor. Mücadele sahnesine çıkan aktivistler, kısmi kazanımların ötesinde ırkçılığın tamamen ortadan kaldırılması ve kapsamlı sosyal değişim konusunda çok daha büyük beklenti ve taleplere sahip.

Kurumsal ırkçılığa karşı mücadelenin en önemli alanlarından birini eğitim oluşturuyor. Birçok eyaletin müfredatında hala köleci dönemi aklayan ya da masum gösteren ideolojileri içeren ders planları ve eğitim materyali söz konusu.

Bununla birlikte, Floyd’un öldürülmesinin ardından yükselen mücadeleler sonucu eğitim alanında elde edilen önemli kazanımlara tanık oluyoruz.

Kaliforniya eyaleti, ülkede etnik araştırmaları müfredata ekleyen ilk eyalet oldu. 11 kişilik Kaliforniya Devlet Eğitim Kurulu, etnik araştırmaların eyaletteki tüm liselerde okutulmasına ilişkin kararını, “ayrımcılık ve baskıları öğretmek hiç bu kadar önemli olmamıştı” gerekçesine dayandırdı ve kararı oybirliğiyle verdi.[14]

Kaliforniya’da 6,2 milyon civarında olan 14-18 yaş grubundaki lise öğrencilerinin dörtte üçünden fazlası beyaz olmayan etnik gruplardan oluşuyor. Öğrencilerin yüzde 55’ini Latin Amerikalılar, yüzde 22’sini beyazlar, yüzde 12’sini Asya veya Pasifik Adalarından göçmen kökenli Amerikalılar ve yüzde 5’ini Afrikalı Amerikalılar oluşturuyor.

Kaliforniya’nın yaklaşık 900 sayfadan oluşan Etnik Araştırmalar Model Müfredatı, 33 örnek ders planını içeriyor. Bunlardan siyahlarla ilgili ders planlarından biri olan BLM hareketiyle ilgili derste, sınıfta polis şiddetinin tartışılması öneriliyor. Bir diğer ders planı ise öğrencilerin 1992 Los Angeles ayaklanmalarına ilişkin o dönemde kentte yaşamakta olan Koreli Amerikalılar ve siyah vatandaşlarla söyleşi yapmalarını öneriyor.

Müfredat, Amerikan eğitim sisteminde ele alınmayan “tarihsel olarak marjinalleştirilmiş halkların tarihlerine” dair bölümler içeriyor. Liselerde okunacak etnik araştırmaları derslerinin temel konuları dört başlık altında toplanıyor: Afrikalı Amerikalılar, Meksika/Latin Amerikalılar, Asya kökenli Amerikalılar, Pasifik Adaları kökenli Amerikalılar ve Yerli Amerikalılar.

Kaliforniya eyaletinin yanı sıra Oregon eyaleti, doğrudan bir model müfredat hazırlamasa da sosyal bilimler müfredatına ilişkin etnik araştırma standartları geliştiriyor. Connecticut eyaleti ise 2022 sonbaharında başlayacak sömestirden itibaren eyalet liselerinde Siyah ve Latin araştırmalarına ilişkin dersler eklemeyi zorunlu kılacak.

Eğitim alanında önemli bir diğer gelişme ise Biden yönetiminin planladığı yeni bir eğitim hibe programına ilişkin. Bu program için ABD tarihinde kölecilik ve köleciliğin mirasını merkezi unsur olarak ele alan New York Times Dergisi’nin “1619 Projesi’nden”[15] etkilenmiş olunduğuna vurgu yapılmış olması ilginç. Buna göre, yönetim “Amerika’da önyargılar, ayrımcı politikalar ve farklılıkları barındıran öğrenci perspektiflerini kapsayan tarih ve yurttaşlık bilgisi eğitimine” ilişkin bir hibe programı oluşturacak. Söz konusu plana dair yönetimin resmi belgesinde, “Amerikan tarihi ve yurttaşlık bilgisine ilişkin öğretimin tüm öğrencilerin farklılıkları, kimlikleri, tarihleri, katkıları ve deneyimlerini yansıtması kritik bir öneme sahip,” deniyor.[16]

Trump, bizi hiç şaşırtmadan bu konuda tam tersi bir tutum almış ve “Amerikan değerlerini yıkmayı amaçlayan” radikal fikirleri geri püskürtmek üzere “vatansever bir eğitim” amacıyla “1776 Komisyonu’nu” kurmuştu.

1619 yılı, Afrikalı kölelerin o zamanlar bir İngiliz kolonisi olan Amerikan topraklarına ilk ayak bastığı yıldı. Konuya ilişkin Trump’ın öne çıkardığı 1776 yılı ise o dönem Amerikan topraklarındaki 13 Amerikan kolonisinin İngiltere’den bağımsızlığını ilan ettiği yıl olarak tarihe geçti.

Her ne kadar son derece önemli olsa da BLM hareketinin kazanımları eğitimle sınırlı değil. Siyah adalet hareketinin önemli taleplerinden birini de atalarının maruz kaldığı, kölecilik döneminden başlayarak günümüze kadar yaşadıkları mağduriyetlerin tazmin edilmesi talebi oluşturuyor.

Genelde tazmin meselesi, kölecilik, savaş suçları, soykırım gibi uluslararası hukuk kapsamındaki insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisinde olan vakalarda gündeme geliyor ve mağdurlar ve failler arasında sağlanması en zor uzlaşma konularından birini oluşturuyor. Buna rağmen, siyah adalet hareketi bu konuda da şimdiden önemli kazanımlar elde etmeye başladı.

Chicago kentinin banliyö kasabalarından biri olan Evanston kasabası, siyah kent sakinlerinin şehrin caddelerinde ön cepheye bakan dükkanlara sahip olmaları veya kiralamalarını yasaklayan dönemde uygulanan ayrımcılık ve bu tür ırkçı uygulamalardan dolayı mağdur edilmiş siyah ailelerin mağduriyetlerini tazmin etmek üzere somut adım atan ilk ABD kenti oldu. Kentin Belediye Meclisi’nin sekize karşı bir oyla kabul ettiği karar doğrultusunda, geçmişteki bu ırkçı uygulamalardan dolayı mağduriyet yaşamış ailelerin yakınlarına destek amacıyla 10 yıllık bir süre için toplam 10 milyon dolar bütçe ayırdı. Ödemelerin ilk ayağı için ayrılan 400 bin dolar, 25 bin dolarlık dilimler halinde mart ayı sonunda ödenmeye başlandı.

Rakamlar her ne kadar küçük görünse de nüfusunun yüzde 16’sı siyah olan 75 bin nüfuslu bu küçük kasabanın attığı tarihsel adım, diğer kentler ve eyaletler için bir model teşkil etmesi bakımından önem taşıyor.

Evanston kasabasında siyahlar için kabul edilen tazmin programı bu konuda atılan somut ilk adım olmakla birlikte, farklı kentler ve eyaletlerde de benzeri bir dizi girişimler söz konusu. 2020 yılında Kaliforniya, eyalette yaşayan siyahları kapsayan bir araştırma yapılarak, tazmin konusunda tavsiyelerde bulunmak üzere kendi komitesini oluşturmuştu. Tazminle ilgili çabalar Providence, Asheville, Burlington ve Amherst gibi Amerikan kentlerinde de ilerleme kaydetmiş durumda. Son aylarda bir dizi dini ve diğer kurumların yanı sıra, bazı şirketler de kölecilik döneminde yol açtıkları mağduriyetler konusunda sorumluluklarını kabul ederek, çözüm üretme çabası içine girdi.[17]

Öte yandan bu küçük kasabanın kendisinden büyük adımını daha büyük adımların takip etmesi konusunda hem olumlu hem de olumsuz koşullar söz konusu.

2020 yılında Washington Post ve ABC News medya şirketlerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği bir kamuoyu araştırmasına göre, Amerikan kamuoyunun ırkçı uygulamalar nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin tazmini konusundaki tutumu pek iç açıcı değil. Amerikalıların çoğunluğu BLM hareketini destekliyor[18] ve yüzde 69’u ülkenin yargılama sisteminde siyah Amerikalılar ve diğer azınlıklara yönelik beyazlarla eşit şekilde davranılmadığı görüşüne sahip olmasına rağmen,[19] konu tazmin meselesine gelince işin rengi değişiyor.

Aynı araştırmanın sonuçlarına göre, araştırmaya katılanların yüzde 63’ü federal devletin geçmişte köleleştirilmiş kişilerin yakınlarına tazminat ödemesine karşı çıkıyor. Araştırmanın ortaya koyduğu olumlu bir sonuç ise tazminat ödenmesini destekleyenlerin oranı 1999 yılında yüzde 19 iken 2020 yılında yüzde 31’e yükselmiş olması. Kuşkusuz bu oranlar etnik kimliklere göre değişiyor. Siyahlar arasında her 10 kişiden 8’i tazminden yanayken, İspanyolca konuşan nüfusun yüzde 42’si bu görüşü destekliyor, yüzde 56’sı karşı çıkıyor. Partilerin sempatizanları arasında, Demokrat partililerin yüzde 53’ü bu görüşü desteklerken, Cumhuriyetçilerin yüzde 93’ü karşı çıkıyor.

 

Federal düzeyde kazanımlar

Kamuoyunun bu konuda desteği sınırlı da olsa, BLM hareketinin önemli talepleri arasında yer alan tazmin meselesi Temsilciler Meclisi’nin de gündemine girmiş durumda. 13 kişiden oluşacak ve ABD’nin kölecilik geçmişi, bu dönemin oluşturduğu etkiler ve bu ‘etkilerin hafifletilmesine’ ilişkin federal yönetimin neler yapabileceği gibi konuları araştıracak olan, –ilk kez sunulduğu 1989 yılından bu yana geçen 32 yıldır onaylanmamış– federal bir komisyonun oluşturulması ile ilgili yasa teklifi, nihayet bu yıl 14 Nisan’da Temsilciler Meclisi’nin Hukuk Komitesi tarafından kabul edildi.[20]

Kongre’nin onayına sunulacak olan teklif yasalaşırsa, Komisyon araştırmasını tamamladıktan sonra Kongreye sunulmak üzere olası rehabilitasyon ve zararın tazmini koşullarına ilişkin tavsiyeler hazırlama görevini üstlenecek. Komisyonla ilgili oylamada komitenin Cumhuriyetçi üyelerinin hiçbiri kabul oyu vermedi. Öte yandan, nisan ayının ortası itibariyle 175 temsilci, komitenin onayladığı yasa teklifini destekleyen bir belgeye imza atmış durumda. Nitekim Başkan Biden da seçim programında yer alan bu araştırma komitesi konusuna olan desteğini, komitenin teklifi oylaması öncesi bir kez daha ifade etti.

Komisyon oluşturulmasıyla ilgili yasa teklifinin Temsilciler Meclisi’nin Hukuk Komisyonu’nda kabulü tarihi bir başarıya işaret ediyor olsa da teklifin yasalaşması için Kongre üyelerinin çoğunluğunun oyunu alması gerekiyor. Komite üyesi Cumhuriyetçilerin verdiği karşı oy, Cumhuriyetçi temsilcilerin oylama sırasında Kongre’de vereceği oyların da göstergesi niteliğinde.

Demokrat Partililerin kamuoyunun sınırlı bir desteğini alan bu önemli konuyu Temsilciler Meclisi’nin gündemine getirmiş olması, BLM hareketinin hanesine yazılacak olan büyük bir kazanım olduğu kuşku götürmez. Zira, günümüzde ekonomik, kültürel ve sosyal alanda hala etkisini sürdüren, geçmişe yönelik köleciliğin etkilerinin telafisi, ırkçılığa karşı mevcut mücadelenin en önemli bileşenlerinden birini teşkil ediyor. ABD demokrasisinin söz konusu mağduriyetler konusunda yüzleşecek olması, meselenin en az mali boyutu kadar önemli.

BLM hareketinin mücadelesi sonucu elde edilen bir başka önemli kazanım da kamuoyunun görüş ve algılarını etkileme ve değiştirmeyi başarmış olması. Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir araştırma, mücadeleyle birlikte kamuoyunun konuya ilişkin siyasi görüş ve algılarının değişim eğilimlerine ışık tutuyor. 2020 yılının temmuz ayında yapılan araştırmaya göre, Amerikalıların üçte ikisi, (yüzde 66) sivillerin orantısız güç kullanan polislere dava açabilmesi gerektiği görüşünü savunuyor.[21] Siyahların arasında bu oran yüzde 86’ya kadar çıkıyor. Demokratlar ve demokratik eğilimli bağımsızların yüzde 84’ü bu görüşe katılırken, Cumhuriyetçilerin sadece yüzde 45’i olumlu bakıyor.

Bununla birlikte polisin görevini iyi bir şekilde yerine getirdiği görüşüne sahip olanların oranı 2016’da yüzde 62 iken, 2020 yılında yüzde 58’e gerilemiş durumda. Yine polisin farklı etnik gruplara eşit şekilde davrandığını savunanların sayısı 2016’da yüzde 47 iken, 2020’de yüzde 34’e gerilemiş durumda.[22]

Polislerin dokunulmazlık haklarının en büyük mağduru olan siyahların polis reformu talepleri arasında, polislere tanınan “nitelikli dokunulmazlık” hakkının kaldırılması talebinin başı çekiyor olması anlaşılır bir durum. Nitekim Biden yönetiminin hazırlamakta olduğu polis reformunun içinde de bu konuda düzenlenme olması bekleniyor.

BLM hareketinin başlattığı bir diğer önemli mücadele de Cumhuriyetçilerin iktidarda oldukları eyaletlerin birçoğunda siyahlar ve diğer etnik azınlıkların oy vermelerini zorlaştıran yeni yasal düzenlemeler yapmasına karşı, büyük şirketlerin Cumhuriyetçilere mali destek sağlaması veya kamuoyunda bu tür siyasi adımları desteklemelerine karşı başlattıkları kampanya oldu.

Kampanyanın elde ettiği başarısı sayesinde büyük ölçekli birçok şirket üzerinde ciddi bir baskı oluştu. Nitekim, bu yılın nisan ayı ortasında aralarında Apple, Amazon, Ford Motor ve Starbucks gibi dev şirketlerin de olduğu 100’den fazla CEO, eyaletlerin seçmenlere yönelik oy verilmesini kısıtlayan adımlarına karşı ortak bir bildiriye imza attı.[23]

Yukarıda paylaştığım veriler ve bilgilerin açık bir şekilde bize gösterdiği bir olgu, kamuoyunun önemli bir kısmının bundan 10 yıl öncesine kadar tabu olan ve olumsuz görüşe sahip olduğu konularda düşüncelerinin hızla olumlu yönde değiştiği. BLM hareketinin bu konudaki eylem ve mücadelesinin kamuoyundaki algıların pozitif bir şekilde değişmesinde büyük bir rol oynadığı kuşkusuz.


Editörün Notu: F. Levent Şensever tarafından yazılan bu makale, Enternasyonal Sosyalizm dergisinin 7’nci sayısı (Kasım 2020) ve 8’inci sayısında (Mayıs 2021) yayımlanan yazılarından derlenmiştir.

 

Dipnotlar

[1] Brito, Christopher, “Dozens of Christopher Columbus statues have been removed since June,” 25.9.2020, https://www.cbsnews.com/news/christopher-columbus-statue-removed-cities/ (Erişim tarihi: 8.11.2020)

[2] “Whose Heritage?” Report, Southern Poverty Law Center, 11.8.2020, https://www.splcenter.org/20190201/whose-heritage-public-symbols-confederacy (Erişim tarihi: 7.11.2020)

[3] Reeves, Jay, “5 states OK measures eradicating racist language, symbol,” 8.11.2020, https://apnews.com/article/election-2020-race-and-ethnicity-alabama-rhode-island-elections-8daebd98fc582c0c75f7f0dbd298219d (Erişim tarihi: 8.11.2020)

[4] Rahman, Khaleda, “Black Lives Matter co-founder requests meeting with Biden, Harris: ‘We want something for our vote’”, 9.11.2020, https://www.newsweek.com/black-lives-matter-co-founder-requests-meeting-biden-harris-1545913 (Erişim tarihi: 10.11.2020)

[5] Black Lives Matter Political Action Committee – BLM PAC

[6] Black Lives Matter 2020 Impact Report, Black Lives Matter Global Network Foundation

[7] The New York Times’ın aktardığı bilgilere göre George Floyd’un öldürülmesinin ardından geçen birkaç hafta içinde Siyah Yaşamlar Önemlidir hareketinin düzenlediği eylemlere 15 ile 26 milyon arasında kişi katıldı. Bu, ABD tarihinin en büyük toplumsal eylemeleri olarak tarihe geçti. Buchanan Larry, Bui Quoctrung ve Patel Jugal K., Black Lives Matter May Be the Largest Movement in U.S. History, The New York Times, 03.07.2020, https://www.nytimes.com/interactive/2020/07/03/us/george-floyd-protests-crowd-size.html (Erişim tarihi: 19.05.2021)

[8] Black Lives Matter Global Network Foundation, a.g.e.

[9] Snodgrass Erin, There were only 18 days in 2020 that US police didn’t kill somebody, Business Insider US, 17.04.2021, https://www.businessinsider.co.za/days-in-2020-that-police-didnt-kill-somebody-per-data-2021-4 (Erişim tarihi: 17.04.2021)

[10] Drew Kevin, Survey: U.S. Among 10 Worst Countries for Racial Equality, US News, 13.04.2021, https://www.usnews.com/news/best-countries/articles/2021-04-13/us-is-one-of-the-10-worst-countries-for-racial-equality (Erişim tarihi: 13.04.2021)

[11] Jones Dustin, 80% Of Asian Americans Say They Are Discriminated Against, NPR, 26.03.2021, https://www.npr.org/2021/05/16/997346466/80-of-asian-americans-say-they-are-discriminated-against (Erişim tarihi: 22.04.2021)

[12] Reinstein Julia, There Have Been At Least 3,795 Hate Incidents Against Asian Americans During The Pandemic, A New Report Shows, BuzzFeed News, 16.03.2021, https://www.buzzfeednews.com/article/juliareinstein/anti-asian-racist-hate-incidents (Erişim tarihi: 17.03.2021)

[13] Reinstein Julia, a.g.e.

[14] Gecker Jocelyn, California adopts first statewide ethnic studies curriculum, AP News, 19.03.2021, https://apnews.com/article/race-and-ethnicity-discrimination-california-f0eb208ca8186466b9271cbc61fa5c2c (Erişim tarihi: 05.04.2021)

[15] 1619 Project, The New York Times Magazine, https://www.nytimes.com/interactive/2019/08/14/magazine/1619-america-slavery.html

[16] Ujifusa Andrew, Biden Administration Cites 1619 Project as Inspiration in History Grant Proposal, Education Week, 19.04.2021, https://www.edweek.org/teaching-learning/biden-administration-cites-1619-project-as-inspiration-in-history-grant-proposal/2021/04 (Erişim tarihi: 03.05.2021)

[17] US: Congress Advances Slavery Reparations Bill, Human Rights Watch, 9 Nisan 2021, https://www.hrw.org/news/2021/04/09/us-congress-advances-slavery-reparations-bill (Erişim tairihi: 05.05.2021)

[18] Araştırmanın sonucuna göre beyazların yüzde 54’ü, İspanyolca konuşan kesimlerin yüzde 74’ü ve siyahların yüzde 82’si BLM hareketini “güçlü bir şekilde” destekliyor. Guskin Emily, Clement Scott ve Balz Dan, Americans support Black Lives Matter but resist shifts of police funds or removal of statues of Confederate generals or presidents who were enslavers, Washington Post, 21.07.2020, https://www.washingtonpost.com/politics/americans-support-black-lives-matter-but-resist-shifts-of-police-funds-or-removal-of-statues-of-confederate-generals-or-presidents-who-were-enslavers/2020/07/21/02d22468-cab0-11ea-91f1-28aca4d833a0_story.html (Erişim tarihi: 05.05.2021)

[19] Beyazların yüzde 62’si ve siyahların yüzde 97’si bu görüşü destekliyor. Bu görüşü destekleyenlerin oranları 2014 yılında sırasıyla yüzde 44 (beyazlar) ve yüzde 89 (siyahlar) şeklindeydi. Guskin Emily, Clement Scott ve Balz Dan, a.g.e.

[20] Vlamis Kelsey, House committee approves a bill to study reparations for Black Americans for the first time since it was introduced 32 years ago, Business Insider, 15.04.2021, https://www.businessinsider.com.au/house-committee-approves-bill-to-study-reparations-for-black-americans-2021-4?r=US&IR=T (Erişim tarihi: 05.05.2021)

[21] ABD’de, “nitelikli dokunulmazlık” olarak adlandırılan bir yasaya göre, mağdurun belirlenmiş yasal veya anayasal haklarının ihlal edildiğini makul ve açık bir şekilde kanıtlamadığı sürece, “takdir yetkisini kullanarak görevini yerine getiren” memurlara hukuk davalarından muafiyet tanınıyor.

[22] Majority of Public Favors Giving Civilians the Power to Sue Police Officers for Misconduct, Pew Research Center, 09.07.2020, https://www.pewresearch.org/politics/2020/07/09/majority-of-public-favors-giving-civilians-the-power-to-sue-police-officers-for-misconduct/

[23] More than 100 companies sign letter opposing U.S. state voting restrictions, Reuters, 16.04.2021, https://www.reuters.com/business/autos-transportation/more-than-100-companies-sign-letter-opposing-us-state-voting-restrictions-2021-04-14/ (Erişim tarihi: 16.04.2021)