F. Levent Şensever
Sansür kurumu, kitapların ilk yayımlanmaya başladığı dönemler kadar eski. Amerika’da eğitim kurumları ve kütüphanelerdeki kitapların yasaklanması ve sansürlenmesinin tarihi Birleşik Krallık tarafından Kuzey Amerika’da kolonilerin kurulduğu döneme kadar geriye gidiyor. Ancak son yıllarda bu tür girişimler hız kazanarak, yayılmaya başladı.
19’uncu yüzyılın ilk yarısında ülkenin güneyindeki Konfederasyon katılımcısı eyaletlerde sansürün hedefi, o dönem yaygın olan kölecilikle ilgiliydi. Bu dönemde, söz konusu eyaletlerin birçoğunda kölecilik karşıtı içeriğe sahip kitaplar yasaklanırken, köle sahipleri tarafından düzenlenen toplu kitap yakma eylemleri gerçekleşiyordu.
Günümüzde ise okullar ve kütüphaneler, ırkçı ve ayrımcı ideoloji savunucularının sansür girişimlerini yürüttüğü çatışma alanlarına dönüştü. Bu çatışmanın merkezinde ise eğitim çağındaki çocuklar ve gençlerin ‘ilerlemesi’ ve ‘modernizasyonu’ için ne tür bilgilere erişip erişemeyeceğine dair ideolojik bir savaş yer alıyor. Çoğu kez ‘sorunlu ifadeler’ veya ‘cinsel’ ve ‘politik içerikler’ hedef gösterilirken, en çok yasaklanan veya sansürlenenler LGBTİ+ bireyleri veya siyahlar hakkında yazılan kitaplar oluyor.
Oysa ABD anayasası, vatandaşların ifade ve düşünce özgürlüğünün savunulması bakımından en modern anayasalardan biri. Anayasanın Birinci Maddesi, Amerikan vatandaşlarının inanç, ifade, basın ve toplanma özgürlüğünü garanti altına alıyor.
Buna rağmen özellikle son birkaç yıldır sansür girişimleri ve yasaklamaların boyutu hızla arttı. PEN Amerika örgütünün yayınladığı Temmuz 2021 ile Haziran 2022 tarihleri arasını kapsayan, “Yasaklanan Okul Kitapları Endeksine” göre tespit edilen toplam 2.532 kitap yasaklama vakasında, 1.261 yazara ait 1.648 farklı kitap yer alıyor. Bu yasaklar, 32 eyaletteki 138 eğitim bölgesinde yer alan 5.049 okulda, toplam 4 milyon öğrenciyi kapsıyor.
Yasaklanan kitapların yüzde 41’i (674 kitap) LGBTİ+ konulu, yüzde 22’si (357 kitap) cinsel içerikli, yüzde 21’i (338 kitap) ‘ırk’ ve ırkçılık içerikli ve yüzde 40’ı (659 kitap) siyahlarla ilgili kitaplardan oluşuyor. PEN Amerika’nın tahminlerine göre, yasaklanan kitapların yüzde 40’ı doğrudan tasarı halindeki veya yürürlüğe giren yasalar ya da öğretilmesi veya mevcudiyetinin kısıtlanması amacıyla devlet yetkilileri ve yasa koyuculara yönelik yapılan politik baskılar doğrultusunda gerçekleşti.
Sansürcü aşırı sağ örgütleniyor
PEN Amerika, tüm ülkede kitapların yasaklanması için kampanya yürüten en az 50 örgütün varlığını ve söz konusu grupların yüzde 73’ünün 2021 yılı ve sonrasında kurulduğunu tespit ettiğini belirtiyor. Sansürcü grupların örgütsel taktikleri arasında, yasaklanması istenilen kitapların listelerinin aralarında paylaşılması, okul aile toplantılarını basmak, kütüphanelerin değerlendirme sistemlerinin değiştirilmesi çağrıları yapmak, “terbiye” ve “pornografi” gibi konularda kışkırtıcı söylemlere başvurmak ve okul görevlileri, öğretmenler ve kütüphanecilere yönelik suç duyurularında bulunmak gibi girişimler yer alıyor.
Kitaplara yönelik sansür girişimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin iktidarda olduğu eyaletler başı çekiyor. Örneğin, Teksas eyaleti Cumhuriyetçi Kongre temsilcisi Matt Krause, bölge eğitim yetkililerine 850 kitabı içeren bir liste yollayarak, bu kitapların araştırılarak hangilerinin bölgelerindeki okullar ve kütüphanelerde bulunduğunu raporlamalarını talep etti. Benzeri girişimler, Florida, Teksas, Güney Carolina, Wisconsin ve Georgia eyaletleri başta olmak üzere birçok eyalette gerçekleşiyor.
Sansür konusunda bir başka dalga da yine Cumhuriyetçilerin başında olduğu güney eyaletlerinde yaygınlaşan, okullarda “eleştirel ırk teorisinin” (Critical Race Theory – CRT) okutulmasının yasaklanması oldu. En son 27 Ocak’ta Arkansas eyaletinin valisi olan Sarah Huckabee yayınladığı kanun hükmündeki kararnameyle, eyaletteki devlet okullarında söz konusu teorinin okutulmasını yasakladı.
ABD’deki bu anti-demokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri akıllara Biden yönetiminin 2021 yılı sonunda düzenlediği “Demokrasi Zirvesini” getiriyor. Bilindiği gibi, 110 ülkenin devlet başkanlarının davet edildiği zirveye, “anti-demokratik” ülkelerin liderleri davet edilmemişti. Ancak öyle görünüyor ki, Biden’ın dünya demokrasi liderliğine soyunmadan önce, bu konuda kendi ülkesinde yapacağı daha çok şey var.
Editörün Notu: F. Levent Şensever tarafından yazılan bu makale, ilk olarak 30 Ocak 2023 tarihinde Marksist.org sitesinde yayımlandı.